Kuruluş ve Tarihçe

İlahiyat Fakültesinin kurulması fikri modern Türk Üniversitesi içinde İslâmi İlimlerin modern ilim zihniyeti ile okutulması ihtiyacından doğmuştur. Ortaçağ Türk ilim müesseseleri olan Medreseler hem İslâmi ilimleri hem de kendi zamanlarının müspet ilimlerini okutmaktaydılar. Medreselerde ihtisasa doğru gidildiği zamanlar olmuş, mesela Selçuklular devrinde Darü’ş-Şifalar, Rasathanelerden ayrı Darü’l-Hadisler meydana getirilmişti. Daha ziyade İstanbul’da toplanmış olan Osmanlı medreseleri bu ihtisası bir yana bırakarak Ulum-u Arabiyye ve Ulum-u Dahîleyi aynı sistem içinde bitleştirmişti. Orta öğretim üzerine yüksek öğretimin birkaç safhası yerleştirilmiş olan ve Sahn-ı Seman, Sahn-ı Süleymaniye ile en yüksek kademesine ulaşmış olan Fatih-Süleymaniye medreselerine İstanbul Üniversitesinin ortaçağdaki temeli gözüyle bakmak ve o devirde okutulan İslami ilimler şubesini de İlahiyatın ilk şekli olarak görmek doğru olur.

Bununla beraber, asıl İlahiyat Fakültesi fikri modern üniversite fikri ile birlikte doğmuştur demek yerinde olur. Ortaçağ zihniyetindeki müesseselerin karşısında bu yeni müesseseyi kurma teşebbüsü 1846 yılına kadar çıkar. Bu tarihte Ayasofya ile Sultan Ahmet arasında “Dar’ül Fünûn” olarak bir bina yapılmaya başlanmış ise de 1859 da tamamlanan bu bina bu işte kullanılmamıştır. İlk Dar’ül-Fünûn müdürü olan Hoca Tahsin Efendi, sırf şahsi teşebbüsü ile kendi evinin bazı odalarında ilk Dar’ül-Fünûn derslerini 1279 (1861.) Recebinin 22’sinde serbest dersler halinde vermeye başlamıştı. 1866’da bu dersaneler Atik Ali Paşa Camü karşısındaki Nuri Efendi konağına kaldırılmış, bir müddet sonra da konak yanmıştır. Bunun üzerine yeni bir bina Dar’ül-Fünun olarak yaptırılarak 1869’da Sadrazam Ali Paşa tarafından açılmış, bununla beraber bu ilk Dar’ül-Fünun hoca ve taleb e azlığından, ane ak iki sene kadar devam ettikten sonra 1871’de kapanmıştır.

Ancak, orta öğretimin sistemleşrmesi ve üniversiteye talebe yetiştirecek bir dereceye gelmesinden sonra 1900 senelerinde Mekteb-i Mülkiye binası dahilinde yeniden bir Dar’ül-Fünûn kuruldu. Tıp ve Hukuk mektepIeri zaten mevcuttu. Yeniden kurulan şubeler “Ulum-ı Edebiyye”, “Ulum-ı Riyaziyye ve Tabiiyye” şubeleri idi. Fakat bu ilk edebiyat şubesinin gerek dersleri gerek teşkilatı bakımından tam bir Fakülte sayılamayacak kadar zayıf olduğu söylenebilir.

İkinci Meşrutiyetten (1908) sonra Edebiyat Fakültesine yeni kürsüler ilave edilerek Edebiyat, felsefe, tarih ve coğrafya şubelerinden ibaret üç yılda tamamlanan nispeten daha mükemmel hale getirilmiş bir Fakülte haline getirildi. Aynı yıllarda medreseden bağımsız üniversite kadrosu dahilinde modern zihniyete uygun bir ilâhiyat Fakültesi tasavvuru uyandı. Bu tasavvur özellikle Emrullah Efendi’nin hazırladığı Daru’l- Fünûn projesinde olgunlaştı. Rasyonel bir düşünce ile maarifin yukarıdan aşağıya doğru bütün memlekete yayılması, bunun için de işe her şeyden önce üniversitenin kurulmasıyla başlanması gerektiği fikrinden hareket eden Eınrullah Efendi’nin teşebbüsü maarif tarihimizde “Tuba Ağacı” nazariyesi adıyla tanınmaktadır. Bu teşebbüs 1912’de bir kanun ile tatbik sahasına kondu. Bu yeni Darü’l-Fünûn’un başında ortaçağ skolastik zihniyetinden kurtulmuş yeni “Ulum-ı Şeriyye” şubesi görülüyor. Emrullah Efendi’nin kurduğu Daru’l-Fünûn beş şubeden ibaretti:

1-Ulûm-ı Şer’iyye

2- Ulûm-ı Hukukiye

3- Ulûm-ı Tıbbiye

4- Fünûn

5- Ulûm-ı Edebiye

Ulûm-ı Şer’iyye şubesinde şu dersler bulunuyordu:

Sıra          Ders Adı                                       Ayda Ders Sayısı

1 Tefsir 8
2 Hadis 8
3 Ahlâk-ı Şer’iyye ve Tasavvuf 6
4 Usul-ü Fıkıh 8
5 Fıkıh 8
6 İlm-i Kelâm 8
7 Siyer-i Nebevî (Hz. Peygamber’in Hayatı) 2
8 Tarih-i Din-i İslâm ve Tarih-i Edyan 6
9 İlmi Hilâf 4
10 Edebiyât-ı Arabiyye 6
11 Hikmet-i Teşri 2
12 Tarih-i Fıkıh 2
13 Arap Felsefesi 2
14 Felsefe ve Felsefe Tarihi 6

Daru’l- Fünûn’un bu ilk sistemli kuruluşunda Fakültelere “Şube” denmekte olduğu gibi, “İIâhiyat”ta Arap ülkelerinde olduğu gibi “Ulûm-ı Şer’iyye” diye kabul edilmiştir. Bu tercihin sebebi medreseden ayrılmış olmasına rağmen yeni fakültede derslerin ağırlık merkezinin şeriat (Legislation) yani dini kanun olması idi ve bu görüş tarzı da Hilafet müessesesi ve din ile devletin henüz ayrılmamış olmasının tabi bir neticesi olarak görülmelidir.

Emrullah Efendi Daru’l- Fünûn’unda Şer’i ilimler şubesinde okutulan dersler şu şekilde gruplara ayrılmakta idi:

1 Tefsir ve Hadis Grubu Umumi Tefsir, Tatbiki Tefsir Usul-i Hadis,Hadis
2 Kelâm Grubu Kelâm ilmi, Kelâm Tarihi, Arap Felsefesi,Tasavvuf
3 Felsefe Grubu İImu’n-nefs (Psikoloji), Mantık ve Ahlâk,Felsefe-i Ûla (İlk Felsefe), Felsefe Tarihi,Arap Felsefesi.
4 Fıkıh Grubu Usul-ı Fıkıh, İlm-i Hilâf, Fıkıh Tarihi, Hikmet-i Teşri
5 Ahlâk-ı Şer’iyye(Şer’i Ahlâk) ve Siyerkısmı Siyer-i Nebevî, İslam Dini Tarihi, DinlerTarihi, Şer’i Ahlâk

Not: Emrullah Efendi “Ulûm-ı Şer’iyye” içerisinde birinci zümrede Kur’an ilminden başlayarak sıra ile Hadis, Fıkıh ve Kelâm’a yer vermiş, ikinci zümrede İslami ilimlerin tarihlerini (İslam dini tarihi, Arap Edebiyatı, Fıkıh ve Kelâm Tarihi … vs.) almış, üçüncü zümre olarak Arap Felsefesi ile Garp Felsefesini koymuştur. Emrullah Efendi’nin İslâm Felsefesine Arap Felsefesi demesi bu tabiri fazla hususi ve tahdit edilmiş bir manada anlayan bazı Şarklı ve Garplı müelliflere yaklaşmasından ileri gelmekteydi. Çünkü Arap Felsefesi tabiri yalnızca ortaçağda İslâm dünyasının müşterek ilim dili olan Arapça dolayısıyla doğru idi. Fakat milletlerarası bir medeniyet olan İslâm medeniyetinin felsefesi olması bakımından doğru olamazdı. Nitekim ortaçağ Garp Felsefesi için Latin Felsefesi demek de doğru değildir; orada da -doğru olarak- “Ortaçağ Hıristiyan Felsefesi” denmektedir.

 Yukarıdaki gruplardan Emrullah Efendi İslâm’ın doğmatik ilimlerinden sonra felsefe ve kelam cereyanlarının incelenmesine mühim bir yer ayırmakla ilk defa medrese sisteminin dışına çıkmış bulunuyor; İzmirli İsmail Hakkı’nın “Fenn-i Menahic”i ile İsagoci mantığını aşması, modern mantık ile metodolojiye mühim bir yer vermesi de daha Hoca Tahsin Efendi Sırrı Paşa zamanında başlayan modem psikolojinin felsefe grubunun başında bulunması da ilim zihniyetinin hakim olmaya başladığını gösteriyor.

(Osmanlı Padişahı V. Mehmet Reşat tarafından tasdik edilen kanunla kurulmuş olan ) Emrullah Efendi Daru’l-Fünûn’unda  imtihanlar icazetname (licence) ve Ruus (doctorat) olarak iki kısma ayrılmaktadır. Şer’i İlimler Şubesi’nin icazet imtihanları şu gruplara ayrılmaktadır:

                1- Tefsir. ve Hadis

                2- Kelâm ve Kelâm Tarihi, Tasavvuf

                3- Şer’i Ahlâk, Siyer, İslâm Dini Tarihi, Dinler Tarihi

                4- Fıkıh Usulü, İlm-i Hilâf

                5- Fıkıh, Fıkıh Tarihi, Hikmet-i Teşri

                6- Felsefe, Felsefe Tarihi, Arap Felsefesi.

Ruus (doctorat) imtihanı şu kısımları ihtiva etmektedir:

 1) Kelâm ve Felsefe-i Ûla (philosophie premiere)

2) Fıkıh Usulü ve İlm-i Hilâf,

3) Fıkıh

Emrullah Efendi’nin kurmuş olduğu Daru’l- Fünûn henüz muhtar değildi. Mütareke yıllarında son Osmanlı Hükümdarı Mehmet Vahidettin’in tasdiki ile son Osmanlı Mebusan Meclisinden çıkan kanun Daru’l- Fünûn’a muhtariyet vermekte idi. II Ekim 1919’da çıkan bu kanun Daru’l- Fünûn’un Hukuk, Tıp, Edebiyat ve Fünûn medreselerinden meydana geldiğini belirtmekte ve bu suretle İlahiyat veya Şer’i İlimler Fakültesini kaldırmaktaydı.

Şer’i İlimler Fakültesinin kaldırılması bu devirde reaksiyoner bir zihniyetin hakim bulunmasından, medreselerin bu vazifeyi yeteri kadar gördüğü ve Üniversitede onlardan ayrı bir Fakülteye lüzum olmadığı kanaatinden ileri gelmekte idi. Vakıa EmruIlah Efendi tarafından organize edilen Şer’i İlimler Fakültesi ani ve fecri bir kararın eseri değildi. Böyle bir Fakültenin kurulmasını zaruret haline getiren fikir hazırlıkları uzun zamandan beri mevcuttu. Bir yandan medrese artık eski heyetinde devam etmiyordu. Yeni medreseliler arasında modernist ve garpçı zihniyette âlimler yetişiyordu. Hoca Tahsin Efendi, Garp Psikolojisini okutuyordu. Şevket Efendi Almanya’da tahsil ettikten sonra Ebbinghaus’tan tercüme ettiği psikolojiyi medresede okutmakta idi: İzmirli İsmail Hakkı “Yeni İl m-i Kelâm” da Garp Felsefesi ile Kelâm doktorinlerini mukayese ediyor ve felsefenin yeni delillerinden faydalanıyordu. Yine aynı şekilde Mantık da Ali Sedat beyle başlayan yeni mantık ve metodoloji temayülü İzmirli tarafından genişletiliyordu. Bu hareketler bir yandan medreseyi modernleştirdiği gibi, bir yandan da Daru’l-Fünûn’da öğretim vazifesini omuzlarına almış olanlar arasında gerek medrese gerek mektep tahsili görmüş olanların yeni bir hamle yapmalarına sebep oluyordu. Bunlara ilaveten Dinler Tarihi okutan Ahmet Mithat Efendi, Hikmet-i Tarih okutan Ahmet Vefik Paşa, Tasavvuf okutan Mehmet Ali Ayni’yi zikretmek gerekir. Bütün bu hazırlıklar İslami İlimlerin bir Fakülte halinde ve modern zihniyetle uzlaşmış olarak okutulmasını zaruret haline getirmekte idi.

Mütareke yıllarında Emrullah Efendi-Ziya Gökalp Daru’l-Fünûnuna karşı uyanan reaksiyon Şer’i İlimler Fakültesinin kaldırılması şeklinde kendini göstermiştir.

Cumhuriyet Dönemi

 Cumhuriyet’in kuruluşundan sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi İlahiyat Fakültesi’nin açılmasını tekrar ele aldı. Daru’l-Fünûn’a muhtariyet veren kanun layihası 1924’te müzakere edildi. Birinci madde okunduktan sonra Isparta Mebusu Hafız -İbrahim Efendi şu mütalaada bulundu:

-“İlahiyat Fakültesi ilave edilsin” .

-Reis “İlave edeceğiz. Fakat İlahiyat Fakültesini birinci maddenin neresine ilave edeceğiz”? diye sordu.

-İstanbul Mebusu Akçuraoğlu Yusuf “Edebiyat’tan sonra” dedi.

-Reis “İlâhiyat Medresesinin Edebiyat Medresesinden sonra yazılması suretiyle “İlahiyat ve Fen Medreselerinde” şeklinde madde tashih edilecektir. “İlâhiyat” kelimesi, “Edebiyat” kelimesinden sonra olacaktır”, dedi. Bu şekilde kanuna İlahiyat Fakültesi kati olarak girmiş oldu.

Müzakerelerden sonra İstanbul Daru’l-Fünûnunun hükmi şahsiyeti hakkındaki kanun 21 Nisan 1924 (17 Ramazan 1340) te kabul ve tasdik edilen yeni kanunla İlahiyat Fakültesi birinci maddede şu surette zikrolunmaktadır:

“Madde 1- İstanbul Daru’l-Fünûnunun müteşekkil bulunduğu Tıp, Hukuk, Edebiyat, İlahiyat ve Fen’ medreselerinden her biri enval-i menkule ve gayrı menkule tasarrufuna ve teberruat kabulüne mezundur

Nitekim aynı kanun hükümlerine tabi olarak çıkan “İstanbul Dar’ül-Fünunu Talimatnamt<si” hükümlerinde de şöyle denilmekte idi:

Madde 1- İstanbul Daru’I-Fünûnu Tıp, Hukuk, Edebiyat, Fen ve İlahiyat Fakültelerinden müteşekkildir.

Madde 2- Daru’l-Fünûn ilmi muhtariyeti haizdir.

Madde 8- İlahiyat Fakültesinde bervechi ati dersler tedris olunur:

Tefsir ve Tefsir Tarihi, Hadis ve Hadis Tarihi, Fıkıh Tarihi, Kelâm Tarihi, MabUdüt-tabiiyat, Tasavvuf Tarihi, Tarih-i Edyan, İçtimaiyat, Ruhiyat, Ahlak, İslâm Felsefesi Tarihi, İçtimai Ruhiyat (dini hadisclcrin tetkiki nokta-i nazarından), Tarihi Felsefe, Türk Tarihi Dinisi, İslâm Felsefesi”.

Kanunla Talimatname metni arasında ilahiyat Fakültesinin diğer Fakülteler arasındaki yeri bakımından küçük bir fark olduğu gibi, kanunda medrese, talimatnamede Fakülte tabiri yer almıştır. İlâhiyat Fakültesi adı da artık” Şer’i İlimler Şubesi” yerine kaim olmuş bulunuyordu.

İlâhiyat Fakültesinde okutulan dersler sayılırken doğmatik ilimlerden Tefsir ve Hadis aynı ilimlerin tarihleri ile okutulduğu zikredildiği halde yalnız “Fıkıh Tarihi” okutulduğu tashih edilmişti. Buradan da “laik zihniyete” uygun olarak sistematik fıkhı Anayasa ve Medeni Kanun karşısına koymadığı ve onu yalnızca tarihi tetkik açısından ele aldığı görülmektedir.

Bu şekilde ve hemen hemen tam kadro ile teşekkül eden İlahiyat Fakültesinde dersler aşağıda zikredilen kişiler tarafından veriliyordu:

Meclis-i Müderrisin Reisi Müderris Şemsettin (Günaltay) – İslam Dini Tarihi ve Metafizik,

Katib-i Umumi (Genel Sekreter) Muallim Yusuf Ziya (Yörükan) – İslam Mezhepleri Tarihi,

Prof. Dumesile-Dinler Tarihi,

Müderris Müavini Hilmi Ömer (Budda) – Dinler Tarihi,

Müderris Mustafa Şekip (Tunç) – Din Psikolojisi,

Müderris İsmail Hakkı (Baltacıoğlu) – Dini İçtimaiyat (Din Sosyolojisi)

Müderris İzmirli İsmail Hakkı – İslâm Felsefesi Tarihi,

Müderris Şerafettin (Yaltkaya) – Kelâm Tarihi,

Şevket Efendi – Fıkıh Tarihi,

Müderris Mehmet Ali Ayni-Tasavvuf Tarihi,

Köprülüzade M. Fuat- Türk Dini Tarihi,

Kilisli Rifat-Arapça,

Müderris Mehmet İzzet – Ahlâk,

Müderris Mehmet Emin – Felsefe Tarihi

1924’te kurulan İlâhiyat Fakültesi 1933 yılına kadar dokuz sene faaliyetine devam etti. 1933’te Daru’l-Fünûnun lağvedilerek yerine kurulmuş olan İstanbul Üniversitesinde İlahiyat Fakültesine yer verilmedi. Sadece Edebiyat Fakültesine bağlı “İslâmi İlimler Enstitüsü” vücuda getirildi. Bu enstitüde Fakülte müderrislerinden şu zatlar Ord. Prof., Prof. ve Doçent olarak yerlerini muhazfaza ettiler:

Ord. Prof. Şerafettin Yaltkaya – Kelam Tarihi,

Ord. Prof. Mehmet Ali Ayni – Tasavvuf Tarihi,

Prof. Baki – İran Edebiyatı,

Doç. Yusuf Ziya Yörükan – İslam Mezhepleri Tarihi,

Doç. Hilmi Ömer Budda – Dinler Tarihi,

Şerafettin Yaltkaya Diyanet İşleri Reisliğine tayin edildiği, Mehmet Ali Ayni ve Baki Beyler Emekliye ayrıldıkları, talebe yokluğu ileri sürülerek iki doçent de lise felsefe öğretmenliğine nakledildikleri için “İslâm Tetkikleri Enstitüsü” 1936 yılında lağvedildi.

o tarihten sonra ne İstanbul ve ne Ankara Üniversitesinde bu derslerin muadilleri okutulamadı. Yalnız İstanbul Edebiyat Fakültesinde 1933’te Doç. Hilmi Ziya Ülken Türk Tefekkürü Tarihi derslerini okutmaya başlamıştı. Bu ders 1942’den itibaren Felsefe Tarihi Kürüsüsüne bağlı “Türk – İslâm Felsefesi Tarihi” dersi halini aldı.

Bugünkü İlahiyat Fakültesi 

İstanbul Daru’l-Fünûnu İlahiyat Fakültesinin kapanmasından 16 yıl sonra 1949’da İlahiyat Fakültesi bu defa Ankara Üniversitesine bağlı olarak 21 Kasım günü açılmıştır. Ankara Üniversitesi Senatosunun bir İlahiyat Fakültesi açılması hakkındaki kararını müteakip 3 Mayıs1949’da zamanın hükümeti şu gerekçe ile kanun teklifini Türkiye Büyük Millet Meclisine getirmişti:

Din meselelerinin sağlam ve ilmi esaslara göre incelenmesini mümkün kılmak, mesleki bilgisi kuvvetli ve düşünüşünde ihatalı din adamlarının yetişebilmesi için lüzumlu şartları sağlamak maksadıyla memleketimizde de garptaki -örneklerine benzer bir İlâhiyat Fakültesinin kurulmasını kararlaştıran Ankara Üniversitesi Senatosu, bu fakültenin şimdilik geniş tutulmasında zaruret olmayan kadrolarını ilişik cetvelde görüldüğü şekilde tespit etmiştir …”

Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu kanunla ilgili olarak yapılan konuşmalar şu şekilde özetlenebilir ( Bak. T.R.M.III. Tutanak Dergisi, Dönem VIII, Cilt 20. Toplantı 3, ss. 227–281.):

“İsmail Hakkı Baltacıoğlu (Kırşehir) – … Bir İlahiyat Fakültesi kurulmasından maksat medreseyi diriltmek değildir. Çünkü Fakülte ile medreseyi ayıran çok temelli bir karakter vardır. O da şudur: Medresenin çalışması nassi, apriyori, kablettecrübîdir. Fakülteler ilim evleri olduğundan, bunlar mukayeseye, müşahedeye ve en sonunda da mümkün olursa, izaha çalışmaktadır. Yani birincisi sübjektif olduğu kadar, ikincisi objektiftir. O halde hükümetin şayanı dikkat olan isteği şudur: Bütün manasıyla ilim haysiyeti ve ilim karakteri taşıyan bir fakülte meydana getirmek. Öylesine bir fakülte ki, diğer fakültelerden hiç bir surette ayrılığı olmayacaktır.

Bizim istediğimiz İslâm ilâhiyatı Fakültesidir. Ama medrese değil, ilmi karakter taşıyan İslâm İlâhiyat Fakültesi. İslâm dinini; İslâm mezheplerini … ilmi surette tedkik edecek bir ilmi fakülte.

İlâhiyat Fakültesini açmayı büyük bir olay olarak kabul ediyorum kendi hesabıma. Bunun feyizlerini ve nimetlerini daha sonra göreceğiz.

Şimdi benim nazarı dikkati celbetmek istediğim nokta şudur: Kısaca tebarüz ettireyim. İlahiyat Fakültesi İslâmiyeti bütün olarak tetkik etmekle beraber metotlarında, meselelerinde müspet ilimlere dayanmalıdır. Bu budur, efkârı umumiyece bu vuzuh faydalıdır.

Bu İlâhiyat Fakültesi Atatürk inkılâbından sonra ikinci defa Türkiye’de açılıyor. İlk defa Atatürk İnkılâbından sonra İstanbul Üniversitesi içinde kurulmuştu. O İlâhiyat Fakültesinde benim de mesuliyetim vardı. Bir nevi sosyoloji fakültesi yaptık. Fakat burada yani Fakültede İslami bilimler esas, sosyolojik bilgiler yardımcı olacaktır.

Emin Soysal (Maraş) – … Bu müesseseyi yeniden kuracağız. Yalnız Milli Eğitim Bakanlığının şu noktalara dikkat etmesini rica edeceğim. Tekrar bu memlekette XVII., XVIII. ve XIX. asırlarda devam eden, diğer memleketlerde olduğu gibi ilim ve din, mektep ve medrese mücadelesinin açılmaması, böyle bir yola gidilmemesi için son derecede hassas bulunmaları lazımdır. Bu memleket bu yüzden terakki hamleleri noktasından çok acı tecrübeler geçirmiştir.

Milli Eğitim Bakanının günün siyasi olaylarına uyarak bu işi ele alıp yürürken memleketin geleceği üzerinde büyük manevi mesuliyeti omuzuna aldığını unutmamasını rica ederim. Mektep ve medrese mücadelesi, din ve ilim mücadelesi bizde değil, bütün beşeriyet tarihinde kanlı sahneler, kanlı tarih sayfaları yaratmıştır. Büyük Atatürk’ün bu hususta yaptığı hamleler hepimizce malumdur. Büyük Atatürk dinsiz miydi? Asla; dinsiz değildi. Büyük Atatürk bu memleketin Avrupai manada ilerlemesini, terakki etmesini isteyen bir büyük adamdı ….

Medreseler zaman zaman bu memlekette, hatta kiliseler de zaman zaman bir hava yaratmıştır. Böyle bir zihniyetin bu memlekette yaratılmamasını Milli Eğitim Bakanından rica ederim.

Bu müessese de bu rnemlekete lazımdır ve çok da ihtiyaç vardır.

Tahsin Banguoğlu (Milli Eğitim Bakanı):

– Bir İlahiyat Fakültesinin kuruluşunda düşündüğümüz en esaslı nokta şudur arkadaşlar: Bu gün üniversitelerimiz camiası içerisinde –ki bir ilim camiasıdır- kurmak istediğimiz bu müessese, Atatürk inkılabının bizi ulaştırdığı yeni medeni ve içtimai hayatı!} şartlarıyla mütenasip ve yeni cemiyetimizin hüviyetine layık bir müessese olacaktır. Zaten bunun içindir ki bütün Garp memleketlerinde ve yeni yeni Şark memleketlerinde olduğu gibi bizde de İlahiyat bilgisi veren müesseseyi üniversitenin’ camiası içinde kurmayı düşünmekteyiz. Bu düşünce hattı zatında bazı arkadaşlarımızın endişelerine cevap verecek mahiyettedir. Biz memleketimizde eski medrese tarzındaki tedrisatı yeniden canlandırmak ve onun yetiştirdiği tarzdaki adamları yeniden yetiştirmek düşüncesinde değiliz. Bundan kat’i olarak ictinap kararındayız. Mektep ve medrese yüzyıl müddetle, tanzimattan bu yana yanyana çalışmışlar ve memleketimizde iki türlü zihniyete sahip insan yetiştirmişlerdir. Bu iki türlü zihniyet sahibi insan bir asır boyunca süren dâhili bir zihniyet mücadelesi içinde yuvarlanmışlardır. Tesisine teşebbüs ettiğimiz İlâhiyat Fakültesi bu zihniyetle çalışan bir müessese olmayacaktır. Memleketimizi, münevverlerimizi yeniden bu zihniyet mücadelesine asla düşürmemek kararındayız. Bu ilmi camia içerisinde teşekkül edecek bu müessesenin yetiştireceği yüksek din adamları sivil ve asker bütün münevverlerimizle aynı zihniyette, aynı emelde insanlar olacaklardır …

Bu itibarla İlahiyat Fakültesi müspet bir ilmi camia içerisinde kurulacak ve bazı irticai hareketlere cesaret ver~ek şöyle dursun, onları menetmek, onları selbetmek ve onları yok etmek fonksiyonunu icra edecektir. Tanzimattan bu yana kurulmuş bütün müesseselerimiz gibi İIâhiyat Fakültesi de bir meşale olacaktır ve hurafeciler bu meşaleden yarasalar gibi kaçacaklardır.

İlimden bu memlekete hiç bir zaman zarar gelmemiştir. Yeniden bir ilim meşalesi yakıyorsunuz, bu meşaleden de ancak fayda hâsıl olacaktır. Ancak ışık, aydınlık hâsıl olacaktır.

İlâhiyat Fakültesi kurulması arzusu, memleketçe, muhtelif parti gruplarınca izhar edilmiş, Yüksek I1eyetinizce benimsenmiş bir fikirdir. Bu arzuya uyarak ilk defa Ankara Üniversitemiz bir İlâhiyat Fakültesi açmak kararını almıştır.

Bu Fakültede okutulacak dersler başlıca İslami ilimler olacaktır. Fıkıh, Tefsir ve Hadis gibi. Bunun yanı başında, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesinin derslerinden manevi bilgiler, psikoloji, sosyoloji gibi bilgilerde gösterilecektir. Yine Edebiyat Fakültesinin lisan kursları İlahiyat Fakültesinin yardımcı dersleri olacaktır. Arapça ve Farsça, Avrupa dilleri yardımcı dersler olarak okutulacaktır. Bunun dışında İlahiyat Fakültesinde mukayeseli din tarihi ve başka, dinler hakkında da umumi bilgiler verilecektir.

Sayın Baltacıoğlu’nun işaret ettiği cihet ehemmiyetlidir. İlâhiyat başlı başına bir disiplindir. Edebiyat Fakültesi ise sadece bir manevi ilimler fakültesidir. Bu itibarla kuruluşunda, İstanbul Üniversitesinde vaktiyle yapılmış olan hataya düşülmeyecektir. Esas, dini bilgiler olacaktır …”

İlahiyat Fakültesinin öğretime başladığı 1949–1950 ders yılındaki programı şöyle idi:

Dersin Adı Saat Ders Verenler
Arapça 2 Prof. Necati Lugal, D.T.C.F. de
Farsça 2 Prof. Necati Lugal, D.T.C.F. d
Yabancı Dil (İng. Alm. Fr.) 4 D.T.C.F.’nin Yabancı Dil BI.
Sosyoloji 2 Prof. Mehmet Karasan D.T.C.F. de
Mantık ve İlimler Felsefesi 4 Prof. Hamdi Ragıp Atademir D.T.C.F. de
İslâm Dini ve Mezhepleri Ta. 4 Prof. Yusuf Ziya Yörükan
İslam Sanatı Tarihi 2 Prof. Remzi Oğuz Arık
Mukayeseli Dinler Tarihi 2 Prof. Hilmi Ömer Budda

İkinci yıl Hadis Usulü, İslâm’da İlimler Tarihi, Din Psikolojisi dersleri ilave edilmiş, buna karşılık Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesinde takip edilmekte olan Sosyoloji dersi kaldırılmıştır.

Fakülte Profesörler Kurulunun çalışmaları sonucu alınan kararlarla derslerde ve programda sonraki yıllarda yıllar içerisinde de değişiklikler yapılarak 1953–1954 yılında yapılan program şu şekli almıştır:

I. SINIF DERSLERİ SAAT II. SINIF DERSLERİ SAAT
Arapça 8 Arapça 6
Farsca 4 Farsça 2
Yabancı Dil 3 Yabancı Dil 3
Klasik Dini Türkçe Metinler 3 İslâm Tarihi 2
Kur’an ve İslâm Dini Esasları 2 Klasik Dini Türkçe Metinler 2
İslâm Tarihi 2 Kur’an ve İslâm Dini Esasları 2
Din Psikolojisi 1
Din Sosyolojisi 3
Felsefe ve Mantık 1

 

III. Sınıf Dersleri Saat IV. Sınıf Dersleri Saat
Arapça 4 Arapça 6
Yabancı Dil 2 Yabancı Dil 2
İslâm Tarihi 2 İslâm Tarihi 2
Tefsir 2 Tefsir 4
Hadis 2 Hadis 4
İslâm Mezhepleri Tarihi 2 İslâm Mezhepleri Tarihi 4
Kelâm 2 İslâm Felsefesi 2
İslam Felsefesi Tarihi 2 Dinler Tarihi 2
Felsefe ve Mantık 3 İslâm Sanatları Tarihi 2
Dinler Tarihi 2 Pedagoji 2
Din Psikolojisi 2 Tasavvuf Tarihi 2
İslâm Hukuku 2 İslâm Tezyini Sanatları 1
İslâm Sanatları Tarihi 2 İnkılâp Tarihi 2
Tezyini Sanatlar ve Plaeografi 1

1972–1973 ders yılına kadar dört yıllık genel bir İlâhiyat Eğitimini amaçlayan Fakülte, mezkür ders yılından itibaren beş yıla çıkarıldı. İlk üç yılda ağırlık, kaynak dil olan Arapça ile bir Batı diline ve genel eğitime verildi. Beş yıllık süre dikkate alınarak son iki yıl ihtisaslaşmaya tahsis edildi. Bu maksatla Tefsir ve Hadis Bölümü ile Kelâm ve İslâm Felsefesi Bölümü teşkil edildi. Fakülteden mezun olanlara bölümlerini bildirir İlahiyat Lisans Diploması veriliyordu.

Yüksek Öğretim Kurulunun göreve başlaması üzerine, İlâhiyat Fakülteleri için kabul edilen yeni eğitim-öğretim programına göre 1982- 1983 öğretim yılı başından itibaren, beş yıllık öğretim süresi olan Fakültemiz, ilk yılı Arapça hazırlık sınıfına tahsis edilmek suretiyle dört yıllık lisans öğretimi veren bir kurum haline getirilmiştir. Hazırlık sınıfına kaydını yaptıran öğrencilerden Arapça bilenler için muafiyet sınavı açılmaktadır. Bu sınavda başarı sağlayanlar hazırlık sınıfını geçmiş sayılırlar. (Yukarıdaki bilgiler için bkz.: Prof. Dr. Münir Koştaş, “Ankara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi”, AÜİFD Cilt:31)

                FAKÜLTEMİZİN KURULUŞUNDAN BERİ DEKANLIK YAPMIŞ OLANLAR

Adı-Soyadı Seçiliş Tarihi Ayrılma Tarihi
Ord. Prof. Esat Arsebük 22.11.1949 12.06. 1951
Ord. Prof. Suut Kemal Yetkin 12.6.1951 12.6.1953
Prof. Mehmet Karasan 12.6.1953 14.5.1961
Prof. Dr. Bedii Ziya Egemen 14.5.1954 22.8.1955
Ord. Prof. Sabri Şakir Ansay 22.8.1955 22.8.1957
Ord. Prof. Dr. Suut Kemal Yetkin 22.8.1957 23.6.1959
Ord. Prof. Dr. Hilmi Ziya Ülken 23.6.1959 23.10.1959
Prof. Dr. Bedii Ziya Egemen 23.10.5959 2.6.1960
Prof. Dr. Tahsin Banguoğlu 2.6.1960 30.11.1960
Prof. Dr. Neşet Çağatay 19.4.1961 3.11.1964
Prof. Dr. Kemal Balkan 3.11.1964 3.11.1966
Prof. Dr. Hüseyin Yurdaydın 3.11.1966 4.11.1968
Prof. Dr. Hamdi R. Atademir 4.11.1968 27.4.1970
Prof. Dr. Mehmet Taplamacıoğlu 27.4.1970 5.11.1970
Prof. Dr. Mehmet Karasan 5.11.1970 28.4.1971
Prof. Dr. Neşet Çağatay 28.4.1971 4.11.1971
Prof. Dr. Necati Öner 4.11.1972 7.11.1977
Prof. Dr. Hikmet Tanyu 7.11.1977 4.11.1980
Prof. Dr. Hüseyin Atay 4.11.1980 3.8.1982
Prof. Dr. Talat Koçyiğit 4.8.1982 11.9.1985
Prof. Dr. Meliha Anbarcıoğlu 12.9.1985 2.7.1990
Prof. Dr. Necati Öner 2.7.1990 1.7.1994
Prof. Dr. M. Sait Yazıcıoğlu 8.8.1994 8.8. 2002
Prof. Dr. Mualla Selçuk 06.09.2002 05.09.2008
Prof. Dr. Nesimi Yazıcı 17.11.2008 14.02.2012
Prof. Dr. İsmail Hakkı Ünal 14.02.2012 10.09.2020
Prof. Dr. Şamil Dağcı 10.09.2020 01.10.2022
Prof. Dr. İrfan Aycan 07.10.2022