Diyanet İşleri Başkanlığınca, Mevlid-i Nebi Haftası münasebetiyle 06-08 Kasım 2020 tarihleri arasında online olarak düzenlenen “Peygamberimiz ve Çocuk” temalı Uluslararası Mevlid-i Nebi Sempozyumu, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali ERBAŞ’ın yaptığı açış konuşmasıyla başladı. Üç gün devam edecek olan sempozyumun açılış konferansını, Fakültemiz Dekan Yardımcısı ve Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Prof. Dr. İhsan ÇAPCIOĞLU verdi. Konferansın başlığı “Akışkan Zamanlarda Çocuklarımızı Manevi Açıdan Güçlendirmenin İmkânı: Riskler ve Fırsatlar” adını taşıyor. Çapcıoğlu’nun konferansından öne çıkan başlıklar şöyle:

“Ebeveyn sorumluluğu, geniş aileden çekirdek aileye aktarıldı…”
Bugün ebeveynlik olgusu, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de hızlı bir biçimde değişiyor. Ülkemizde 1960’ların ikinci yarısından 1990’lara kadar uzanan X ve Y kuşaklarının ebeveynlik süreci daha önceki kuşaklarınkinden ciddi farklılıklar içeriyor. Çünkü bu baş döndürücü değişim döneminde ebeveyn sorumluluğu, geniş aileden çekirdek aileye aktarıldı. Yine bu dönemin başlarında ülkemiz nüfusunun yüzde 75’i köylerde yaşarken, dönemin sonunda tam tersi bir tablo ortaya çıktı.
“Kırsaldan kente göç, ebeveynlik krizine neden oldu…”
Kırsal kesimden kentsel mekanlara akın eden insanlar, çocuk yetiştirme konusundaki kültürel kodlarını göç ettikleri ortamlara taşımakta zorlandı. Bu süreçten kadim kültürel kodlar tarafından beslenen bir beceri alanı olarak çocuk yetiştirme pratiklerimiz de etkilendi, hızla aşındı ve geçerliğini yitirmeye başladı. Böylece bir ebeveynlik krizi ortaya çıktı. Krizi aşmak için psikologlar, sosyologlar, sosyal hizmet uzmanları, pediatri doktorları ve pedagoglar gibi uzmanlar devreye girdi.
“Her çocuk özeldir…”
Geçmişte olduğu gibi günümüzde de çocuk yetiştirme süreci emek, sabır, sorumluluk ve özveri gerektiriyor. Bu süreçte her çocuğa uygun standart reçeteler olduğunu düşünmeyelim. Böyle bir reçete yok. Çünkü her çocuk biricik ve özeldir. Çocuklarımızı asla başka çocuklarla kıyaslamayalım. Çocuk yetiştirme konusunda çocuğun karakterine, içinde yaşadığı çevreye, kültürel ortama ve zamana göre değişen doğrular vardır. Her aile sağlıklı, mutlu ve başarılı çocuklar yetiştirmek ister. Ancak bunu başarmak için önce çocuklarımızın karakterini, ilgilerini, ihtiyaçlarını ve yeteneklerini keşfetmek durumundayız.
“Çocuk eğitimi anne karnında başlar…”
Çocuklarımızın fiziksel, bilişsel, duygusal ve sosyal gelişimlerini zamanında fark etmek ve onları desteklemek zorundayız. Bu açıdan özellikle ilk üç yıl kritik eşiği oluşturur. Bu dönemde onlar tıpkı bir sünger gibi çevrelerindeki her şeyi emerek kişiliğini inşa eder. Bu yüzden çocuk eğitimi anne karnında başlar. 0-6 yaş erken çocukluk dönemi ise, çocuğun güvenli bağlanma ihtiyacının en yoğun olduğu ve duygu yönetimini öğrendiği dönemi oluşturur. Çocukluk döneminde duygularımızı kontrol etmeyi öğrenemezsek, zihinsel/bilişsel potansiyellerimizi açığa çıkarmakta zorlanırız. Bu dönemde çocuklarımıza duygularını tanıma ve etkin düzenleme becerisi kazandırmalıyız.
“Çocuk yetiştirmede karaktere uygunluk yanında güvene dayalı iletişim çok önemlidir…”
Çocuk yetiştirmede karaktere uygunluk yanında, esneklik, tutarlılık, güvene dayalı iletişim ve öz yeterliklerin kazandırılması son derece önemlidir. Zira özgüven, özsaygı, özsevgi ve özgürlük anlayışı gelişen çocuk, kendi ayakları üzerinde durmayı başarabilir. Çünkü sadece kendine ve duygularına güvenen, kontrol becerisi gelişmiş çocuklar, tercihlerinin sonuçlarına katlanmayı ve sorumluluk almayı öğrenebilir. Sorumluluk sahibi çocuklar ise, hem kendileri hem de sosyal çevreleri içinde güzel ahlaki meziyetlerle anılan bir kişilik sahibi olurlar. Nitekim sevgili Peygamberimiz “Hiçbir baba, evladına güzel terbiyeden daha üstün bir hediye vermemiştir.” buyurarak, ebeveynlere düşen en önemli sorumluluğun, çocuklarını manevi duyarlılığı yüksek bireyler olarak yetiştirmek olduğuna dikkat çekmiştir.

“Çocuğun gelişimini etkileyen bütün süreçlere dikkat kesilmemiz gerekir…”
İdeal çocuk yetiştirmek için çocuğun gelişimini etkileyen bütün süreçlere dikkat kesilmemiz gerekir. Bugün ekolojik gelişim modelini savunan bilim insanları çocuğu, mikro, mezo, makro ve krono sistem bütünü içinde değerlendirmemiz gerektiğini ifade ediyorlar. İnternet tabanlı ağ yapıları ise, söz konusu sistemi çepeçevre kuşatmış durumdadır. Çocuklarımız ekran bağımlısı olma riski ile karşı karşıyadır. Riski azaltmanın yolu, teknoloji kullanımını yasaklamak değil, sınırlandırmak ve kontrol altına tutmaktır. Bu amaçla çocuklarımızla işbirliği içinde ekran zamanını planlanmalı, kuralları onunla birlikte belirlemeli ve alınan kararlara uyma konusunda beraberce tutarlı davranışlar sergilemeliyiz.
“Çocuklarımızla nitelikli zaman geçirmeliyiz…”
Çocuklarımızla nitelikli zaman geçirmeli, güzel hatıralar biriktirmeli, onlara değer verdiğimizi her fırsatta hissettirmeliyiz. Çünkü çocuklar yetişkin birer birey olduklarında kendilerine alınan pahalı eşyaları değil, ebeveynleriyle geçirdikleri kıymetli zamanları ve bu zamanlarda onlara kendilerini nasıl hissettiklerini hatırlıyorlar. Ebeveynler olarak çocuklarımıza, davranışlarıyla ahlaki açıdan “en güzel örnek” olan sevgili Peygamberimizin hayatından örnekler sunmalı, kendimiz de onlara doğru rol modeller olmaya gayret etmeli, onlara karşı daima içten, dürüst, sevgi dolu, özverili ve tutarlı davranışlar ortaya koymalıyız. Çocuklarımızın biz yetişkinlerin aynadaki yansıması olduğunu asla hatırımızdan çıkarmamalıyız. Zira ne ekersek onu biçeriz.

Prof. Dr. İhsan Çapcıoğlu’nun konferansına aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.